Bir ogrencinin gozunde Polatli Cafeleri ,Universiteli bi ogrencimizin Polatli cafeleri hakkindaki yazisi buyrun...
Benim dışarıda bir yerlerde oturma hastalığım var. Bu yüzden polatlı'ya geldiğimden beri beni benden alacak cafe arayışına girdim. Gerçi ön yargılarıma yenilip, her gördüğüme dalmadım ama yine de bu yazıyı yazacak kadar birikimim oldu. Ve diyebilirim ki bu yazı Polatlı cafelerinin benim gözümden bir incelemesi olacaktır, bilginize. (Fiyat karşılaştırmalarına çay'yı baz aldım.)
İlginç olan ne biliyor musunuz?
Her fiyat aralığında mekanlar var ve bunların kaliteleriyle bir alakası
da yok. Bu varsayımımın en tipik örneği olarak "Antik Cafe"yi
gösterebilirim. Böyle apartman içi köhne mi köhne, salaş mı salaş bir
yer ama en pahalı yer orası. Hayır diyorum ki konsepti öyle olsa, o
zaman çalışanlarının kibar ve mesafeli bir havası olması gerekirdi.
Manzara desen zaten nanay. He bakın ora hakkında ne keşfettim?
Kuafördeki manikürcü kıza "Geçen gün antik cafe diye bir yere oturdum."
dedim. Bana pis pis sırıtmaya başladı. Meğer orası aslında daha çok ev
bulamayan sevgililerin oynaşma yeriymiş. Hoş harbiden de öyleydi. Fakat
ben ne bileyim bunun için özel bir cafe olabileceğini. Çay 2 TL.
Beğenmediğim yerler arasında bir
de "İstasyon Cafe" var. Dış kısmı gene iyi, oturunca ana caddeyi
görüyorsun, insanları izleyip eğleniyorsun da, iç kısmı tam bir felaket.
Otantik olacağız diye işin b*kunu çıkarmışlar. Ellerinde ne kadar eski
at arabası tekeri, yayık, kazma, kürek, çapa, halı, kilim, üzerik,
nazarlık varsa hepsini etrafa serpiştirmişler. Köy evi gibi kalaslarla,
odunlarla kaplamışlar etrafı. Ancak öyle karışık, kalabalık ve boğucu
olmuş ki içeri girip de dışarı çıktığında insanın "oh be dünya varmış."
diyesi geliyor. Çay 1 TL
Ne sevdim ne sevmedim
diyebileceklerim içindeyse ilk olarak "Midas Cafe"yi söylerim.
Polatlı'da ünlü bir yer. Teras katında. Cafenin içerisi akşamları loş
ışıklı, genellikle bura gençlerinin takıldığı, tavla ve okey taşlarının
şıkırtılarından geçilmediği bir yer. Masalar pek öyle konforlu değil.
Zaten burayı ünlü yapan tamamen manzarası aslında. Eminim bura
müşterileri asansöre bindiklerinde diğerleri üçe, dörde basarken böyle
havalı havalı beşe basıyorlardır. Şey der gibiler aynı. "Hıh, ben
polatlı manzarası görmeye çıkıyorum, sizse bilmem ne bürosuna." Ancak
sorun şu ki terastan görünen şeyler sadece akşam vakti apartmanlardaki
dairelerin ışıkları, aşağıda dolaşan karınca misali insanlar ve Atatürk
heykeli. He bir de sanırım tepedeki zafer anıtı. Yani deniz, nehir, dere
ya da ne bileyim böyle çayırlık, yeşillik gibi bir doğa manzarası yok.
Ama oraya gidenlere sorsan "manzaraya karşı kahve içilmesine doyum
olmaz" derler. Yav, şimdi düşündüm de belki ben abartıyorumdur. Zira
Hacettepe'ye gittiğimin ilk senesi İzmir'li bir kızı eve davet ederken
"Bize gelsene, salonun manzarası müthiş" diye hava atmıştım da kız "Niye
sizin camdan deniz mi görünüyor?" diye bozmuştu beni. Galiba dört sene
İstanbul'da okuyunca benim de o kızdan farkım kalmamış oldu, değil mi?
İkbal's cafe var bir de
bildiğim. Burayı seveceğim aslında da ah şu müşteri profili olmasa.
Genellikle beyaz yakalılarının takıldığı bir yer. Ne zaman oraya gitsem
mutlaka beni baştan aşağı süzen ve kıyafetimi fazla spor bulan bir orta
yaşlı, yıllanmış, bakımlı memureyle karşılaşıyorum. İçerisi ne kadar
lüks, garsonlar ne kadar kibar olsa da şu özentili ve yapmacık konuşan
hanım teyzelerimizden dolayı alışamadım oraya. Ama yine de yalnız kalmak
istediğimde en uygun yer orası. Hem gözlerden uzak hem de buradaki
diğer cafelerin aksine uzun uzun oturunca kimse gelip masanı bilmem kaç
kere silmiyor ya da siparişiniz var mı diye sormuyor. Çay 1,50 TL.
"Sakarya fırın cafe" var mesela. Burası benim favori mekanım. Polatlı'ya gelen herkes karnını doyurmak için mutlaka oraya gitmeli. Hem ucuz, lüks ve lezzetli hem de interneti ve prizi var. Ayrıca çalışanları da mesafeli bir samimiyet halinde. İç tasarımı alabildiğine zarif ve ferah, masaların etrafındaki koltuklarsa çok rahat. Öyle ki, sabahtan akşama kadar hiç sıkılmadan oturur insan. Müşteri profilini de genellikle öğrenciler ve benim gibi hala öğrencilikten kopamamış çalışanlar oluşturuyor. Haliyle oldukça samimi bir ortam. Tek kusurlu tarafı uzun süre oturduğunuz zamanlarda "bir şey içmez misiniz" diye masaya gelmeleri. En az üç siparişten sonra yakanızı bırakıyorlar ancak. Tecrübeyle sabit. Canım, gerçi olsun o kadar. Adamların fiyatı öyle ucuz ki, herkes tek siparişle otursa, nasıl kazanacak bu insanlar? Çay 75krş.
Kafelerden hariç, bir tane et
lokantasına ve bir kaç tane de börekçiye gittim. Ama benim ev yerine
dışarılarda oturmamın sebebi "kukumav kuşu gibi erkenden evde mi
oturacağım lan!" düşüncesinden mütevellit, buralar beni hiç cezbetmiyor.
Zira yemeğimi yedikten sonra azıcık oyalalansam "Kalk artık" diye kımıl
kımıl oluyorlar.
Sadece önünden geçtiğim Köşk ve
Akdeniz Pastaneleri var son olarak. Köşk dışarıdan havalı görünüyor
ancak belki de duvarlarının çıplak şampanya rengi olmasından, içimden
bir ses ısıtma sistemlerinin korkunç olduğunu söylüyor, bu yüzden
otururken üşürüm belki diye girmeye hiç istekli olamadım. Akdeniz'deyse
tek dikkatimi çeken şey bir kaç tane yaşlı teyzenin her gün pencere
önündeki aynı masalara oturup hiç konuşmadan hüzünlü hüzünlü etrafı
kesmeleri. Adeta Orhan Pamuk'un romanlarından Akdeniz patanesine
ışınlamış gibiler.
Not: Bu nota yazıyı sonuna kadar
okuyarak ulaşanlara helal olsun. Hoop, diye kaydırarak gelenlereyse
sözüm, yukarılarda bir yerlerde yaşamın anlamıyla alakalı bir şifre
vardı. Hakkınızı kaybettiniz nihohahah...
Not2: Anlattığım yerlerin
adreslerini zaten uzun olan yazımı iyice uzatmamak için vermedim. Fakat
Harbi harbi dediğim yerleri merak edip oturmak isteyen olursa
adreslerini veririm.
Uzulerek paylastim ama cok dogru bi tesbit :)
Antik Cafe hakkındaki yorunlarınıza katılmıyorum. 1-2 haftadır düzenli olarak gidiyorum. Son derece nezih müşterileri olan bir mekan. Genel müşteri profilini banka memurları, subaylar, devlet memurları oluşturuyor. Her öğlen 6 TL gibi uygun bir fiyatla 4 çeşit yemek sunuluyor. Bir anlamda modern esnaf lokantası da denilebilir. Yemeklerinin mutlaka tadına bakılmasını tavsiye ederim.
YanıtlaSil